Vasiyetname Nedir Ve Vasiyetname Şartları Nelerdir?

Vasiyetname Nedir, Vasiyetnamenin Şartları Nelerdir?

Vasiyetname Nedir, Vasiyetname Şartları Nelerdir ?

Vasiyetname, TMK‘ da düzenlenmiş olan tek taraflı bir ölüme bağlı tasarruf şeklidir. Medeni kanunumuzda üç tür vasiyetname bulunmaktadır. Bunlar : Resmi vasiyetname, el yazılı vasiyetname ve olağanüstü hallerde düzenlenen sözlü vasiyetnamelerdir. Ülkemizde en sık karşılaşılan tür, resmi vasiyetnamedir. Resmi vasiyetname, resmi memur tarafından muhafaza edilmektedir. El yazılı vasiyetname de korunup saklanması için resmi memura teslim edilmektedir. Düzenlenmiş olan ölüme bağlı tasarruftan, düzenleyen tarafından ölüm anına kadar serbestçe geri dönülebilir.

Cyy Hukuk olarak bu yazımızda vasiyetnameye, vasiyetnamenin türlerine, vasiyetnamenin şartlarına ve vasiyetname ile ilgili Yargıtay kararlarına değindik.

Resmi Vasiyetname

Resmi vasiyetname ve şartları, Türk Medeni Kanunu’nun 532. maddesi ve bu maddenin devamında düzenlenmiştir.; noter, sulh hakimi gibi yetkili kamu görevlileri huzurunda; tanıkların da katılımıyla gerçekleştirilir. Resmi vasiyetname düzenleme yoluna, gerekli ehliyet şartlarını taşıyan; okuma yazma bilen veya bilmeyen herkes başvurabilir.

Resmi Vasiyetname Şartları

Türk Medeni Kanunu madde 532 “Resmî vasiyetname, iki tanığın katılmasıyla resmi memur tarafından düzenlenir.” şeklindedir. Bu sebeple iki tanığın resmi memur önünde hazır olması gerekmektedir. Resmi memurlar sulh hakimi, noter veya kanun tarafından yetkilendirilmiş kamu görevlileridir. Bu tür ölüme bağlı tasarrufun düzenlenmesinde günlük hayatta ağırlıklı olarak noterler görev almaktadırlar.

Noterler açık veya kapalı olarak verilen vasiyetnameleri saklarlar ve buna dair bir tutanak Düzenlerler. Gerek bu suretle saklanan vasiyetnameleri gerekse noterler tarafından düzenlenen sair ölüme bağlı tasarrufları yapanların ölümü halinde bilgi verilmesi için, durumu bunların kayıtlı oldukları nüfus dairelerine yazı ile bildirirler. ( Noterlik Kanunu madde 69/1) Resmi vasiyetname düzenlemesine, fiil ehliyeti bulunmayanlar, ceza mahkemesi hükmü gereği kamu hizmetinden yasaklananlar, okuma yazma bilmeyen kişiler, miras bırakanın eşi, üst ve alt soy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri memur veya tanık olarak katılamazlar ( Türk Medeni Kanunu madde 536/1 )

Türk Medeni Kanunu’nda evlatlık ve evlat edinenin düzenlemeye tanık olarak katılamayacağı açık olarak düzenlenmemişse de; Yargıtay kararlarında evlatlık ve evlat edinenin resmi vasiyetname düzenlemesine katılmasının yasak olduğu ifade edilmektedir.

Resmi vasiyetname düzenlenmesinde, okuryazar olma ve okuryazar olmama hali önem arz etmektedir.

Vasiyet eden, ölümünden sonraki son arzularını resmî memura bildirir. Bu beyan üzerine memur, vasiyetnameyi yazar veya yazdırır. Vasiyet, vasiyet eden tarafından okunması için vasiyet edene verilir. Verilen vasiyetname, vasiyet eden tarafından uygun görülürse okunur ve akabinde imzalanır; bundan sonra yetkili memur, vasiyetnameye tarih atarak kendi imzasını atar.

Vasiyetnamede düzenleme tarihi belirtilerek, imza atılmasının akabinde; vasiyet eden son isteklerini ve taleplerini içeren vasiyetnameyi okuduğunu, bu vasiyetnamenin son istek ve arzularını içerdiğini yetkili memurun önünde iki şahide söyleyerek beyan eder. Şahitler, vasiyet edenin bu beyanlarının kendi huzurlarında yapıldığını ve vasiyet edenin ölüme bağlı tasarruf ehliyetine haiz olduğunu gördüklerini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altına imza atarlar.

Türk Medeni Kanunu’nun 535. Maddesinde okuma yazma bilmeyen kişilerin resmi vasiyetname düzenleyebilme şartları düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, vasiyet eden okuma yazma bilmiyorsa son isteklerini resmi memura aktarır, resmi memur vasiyet edenin beyanları doğrultusunda vasiyetname metnini düzenler. Bu metin iki şahit huzurunda vasiyet edene okunur, vasiyet eden bu metnin son istek ve arzularını taşıdığını açıklar. Akabinde şahitler, hem vasiyet edenin beyanının kendi huzurlarında yapıldığını ve onu ölüme bağlı tasarruf ehliyetine haiz olduğunu gördüklerini; hem vasiyetnamenin kendi huzurlarında resmi memur tarafından vasiyet edene okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son istek ve arzularını içerdiğini beyan ettiğini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altına imza atarlar. ( TMK 535 1 – 2 )

Okuma yazma bilmeyenlerin resmi vasiyetname düzenlemesindeki önem arz eden husus, vasiyetname metninin vasiyet edene iki şahit huzurunda okunması hususudur; bu husus geçerlilik şartıdır.

El Yazılı Vasiyetname

El yazılı vasiyetname, Türk Medeni Kanunu’nun 538. Maddesinde düzenlenmiştir. Medeni Kanunun 538. Maddesine göre, el yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün belirtilerek başından sonuna kadar vasiyet edenin el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur. Vasiyetname tarihinin gün, ay, yıl olma şartı tespit edilebilme bakımından önemlidir. Beyanlara göre düzenlemenin yapıldığı yılın, ayın ve günün saptanabildiği durumlarda da tarih şartı sağlanmış olur. Örneğin, kızım Melek’in doğduğu gün gibi.

Türk Medeni Kanunu madde 538/2 :” El yazılı vasiyetname, saklanmak üzere açık veya kapalı olarak notere, sulh hâkimine veya yetkili memura bırakılabilir.” şeklindedir. El yazılı vasiyetnamenin saklanmak üzere açık veya kapalı olarak resmi memura bırakılması bir geçerlilik şartı değildir.

El yazılı vasiyetname metninin tamamen vasiyet eden tarafından yazılması ve vasiyet edenin bu metne imza atması gerekmektedir.

Vasiyet edenin metni kendi el yazısı ile yazıp, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihi de belirterek, vasiyetnameye imza atması el yazılı vasiyetnamenin geçerliliği için yeterlidir; vasiyet edeninin ölüme bağlı tasarruf ehliyeti de bulunmalıdır.

Sözlü Vasiyetname

Sözlü vasiyetname, resmi ve el yazılı vasiyetnamelere göre daha olağanüstü nitelikte bir vasiyetname şeklidir. Resmi ve el yazılı vasiyetname yapılamayan hallerde sözlü vasiyetname tanzim etme yoluna başvurulabilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 539/1 maddesi şu şekildedir; ” Miras bırakan; yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmî veya el yazılı vasiyetname yapamıyorsa, sözlü vasiyet yoluna başvurabilir.” Madde metnin de anlaşılacağı üzere; ” olağanüstü bir halin mevcut olması sebebiyle resmi veya el yazılı vasiyetname yapamama” şartı somut olayda mevcutsa miras bırakan sözlü vasiyetname yapabilir.

TMK 539/2: ” miras bırakan, son arzularını iki tanığa anlatır ve onlara bu beyanına uygun bir vasiyetname yazmaları veya yazdırmaları görevini yükler.”

TMK 539/3: ” Resmî vasiyetname düzenlenmesinde okur yazar olma koşulu dışında, tanıklara ilişkin yasaklar, sözlü vasiyetteki tanıklar için de geçerlidir.”

Bozulmayan Vasiyetname Olabilir Mi ?

Bozulmayan vasiyetnameler ile uygulamada sıklıkla karşılaşılabilir ancak vasiyetnamenin bozulması teriminden ziyade vasiyetnamenin iptali teriminin kullanılması daha isabetlidir. Bir vasiyetnamede şekil eksiliği, kanuna ve ahlaka aykırılık yoksa ve vasiyetname düzenlenirken bir irade sakatlığı veya ehliyetsizlik bulunmuyorsa o vasiyetname bozulmayacaktır; ancak bu şartlardan bir veya birkaçı beraber bulunuyorsa o vasiyetname bir iptal davasıyla bozulabilmektedir. Vasiyetnamelerdeki şekil eksiklikleri, hukuka ve ahlaka aykırılıklar, irade sakatlıkları ve ehliyetsizlik halleri vasiyetnameyi kendiliğinden hükümsüz hale getirmez, vasiyetnamenin iptal edilebilmesi için vasiyetnamenin iptali davası açılmalıdır.

Vasiyetname İle Miras Bırakma Mümkün Müdür ?

Vasiyetname ile miras bırakma mümkündür. Miras bırakan son istek ve arzularını içeren vasiyetname ile bir kişi lehine, bir mal veya hakkını vasiyet edebilir

Vasiyetname Yargıtay Kararları

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2012/12441 Esas , 2012/18808 Karar sayılı kararı

Dava, Türk Medeni Kanunun 596.maddesi uyarınca vasiyetnamenin açılıp okunmasına ilişkindir. Mahkemece, miras bırakan …’ın 27/04/2009 tarihinde daktilo ile yazılmış metin altına şahitler ve köy muhtarı ile azaların huzurunda tanzim etmiş olduğu evrakın TMK 532/2, 538/1 ve 539/1.maddelerinde belirtilen şartları taşımadığı, TMK anlamında vasiyetname olmadığı gerekçe gösterilmek suretiyle; 27/04/2009 tarihli “Vasiyetnamedir.” başlıklı belgenin TMK anlamında vasiyetname olmadığının tespitine karar verilmiştir. Somut olayda daktilo ile yazılmış 27/04/2009 tarihli belge el yazılı vasiyetname niteliğinde değildir. Gerçekleşen bu durum karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13/09/2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2012/2145 Esas , 2012/7030 Karar sayılı kararı

Davacı dilekçesinde;kardeşi muris Nazife Bir’in 12.02.2010 tarihli vasiyetname düzenlediğini, murisin 15 yıldır karaciğer sirozu tedavisi gördüğünü, durumunun gün geçtikçe kötüye gittiğini, akıl ve ruh sağlığı bakımından sıkıntılı olduğu bir dönemde sağlık ocağından alınan bir rapora dayanılarak murisin vasiyetname düzenlediğini, bu nedenle murisin tasarruf ehliyetinin bulunmaması sebebiyle yapılan vasiyetnamenin iptali istenilmiştir. Mahkemece; vasiyetname tarihi olan 12.02.2010 tarihinde aile hekimi tarafından miras bırakan …’in düzenleme şeklinde vasiyetname yapabilmesi için akli ve ruhi yönden sakıncasının olmadığının bildirildiği, aile hekimlerinin bu yönde rapor düzenleme yetkilerinin bulunduğu ve murisin vasiyetnamenin düzenlendiği sırada akıl ve ruh sağlığının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Vasiyetname yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip olmak gerekir. Ehliyetsiz kişilerin yaptığı vasiyetnameler kendiliğinden batıl olmaz. Vasiyetname tarihinde murisin 70 yaşında ve 15 yıldır karaciğer sirozu tedavisi gördüğü, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihten yaklaşık 8 ay sonra da vefat ettiği anlaşılmaktadır. Murisin vasiyetname düzenlendiği tarihte akıl ve ruh sağlığının yerinde olmadığı ileri sürüldüğüne göre, bu durum tek başına tanık beyanları ve mevcut Aile Hekimi raporu ile kanıtlanmış kabul edilemez. Hal böyle olunca murisin, tüm hastane kayıt ve belgeleri, varsa film ve grafikleri, raporları getirtilip vasiyetname tarihinde murisin tasarruf ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınıp sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2009/17521 Esas , 2010/1902 Karar sayılı kararı

Davacılar vekili; muris …’ın 2003 tarihinde … Noterliğinde düzenlenen vasiyetname ile … 35 parselde kayıtlı taşınmazı davalıya vasiyet ettiği, ancak vasiyetname tanzim tarihinde 83 yaşında ve hasta olan murisin ertesi gün vefat ettiğini, akli melekelerinin tam yerinde olmadığını, ileri sürerek vasiyetnamenin hukuki ehtiyetsizlik nedeniyle iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davanın reddini dilemiş, Mahkemece, tanık beyanları ve vasiyetname tanzimi sırasında Sağlık Ocağından murisin akli dengesinin yerinde olduğuna dair rapor alındığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; hukuki ehliyetsizlik sebebine dayalı vasiyetnamenin iptali istemine ilişkindir. Vasiyetçi 1336 doğumlu olup, vasiyetnamenin düzenlendiği 10.1.2003 tarihinde 83 yaşındadır.

Hukuki ehliyet durumunun doktor raporu ile kanıtlanması esas olup, tanık beyanları bu durumun saptanmasında nazara alınabilecek birer veridir. Bu nedenle mahkemece davacı taraftan murisin vasiyetname tarihindeki sağlık durumunu gösterir hastane kayıtları, reçete, rapor, sağlık karnesi v.s gibi deliller re’sen sorulup istenmeli, vasiyetname tanzimine esas alınan sağlık ocağı raporu da celp edildikten sonra vasiyetname tanıklarından da bu konuda ayrıntılı bilgileride sorulduktan sonra dosyadaki tüm deliller değerlendirilerek vasiyetname tanzim tarihinde murisin hukuki ehliyete sahip olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak sonucu uyarınca bir karar verilmelidir.

Belirtilen bu hususlar üzerinde durulmaksızın eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2016/9028 Esas , 2019/3024 Karar sayılı kararı

Dava, vasiyetnamenin iptali, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.

Davacılar, mirasbırakan …’un, 05.06.2002 tarihli vasiyetnameden 2-3 gün sonra davalı … ile evlendiğini, mirasbırakanın sırf evlenebilmek için anılan vasiyetnameyi düzenlediğini, 12.06.2009 tarihli ikinci vasiyetname tarihinde ise mirasbırakanın kanser hastası olup akli melekelerinin yerinde olmadığını, ölüme bağlı tasarrufun yanılma, aldatma ve baskı sonucu yapıldığını, mirasbırakanın birkaç parça değersiz taşınmaz dışında tüm malvarlığını, ikinci eşi olan davalı …’e ve bu eşten olma davalı oğlu …’a bıraktığını ileri sürerek vasiyetnamelerin iptalini, olmadığı taktirde saklı payları oranında tenkisini istemişlerdir.

Davalılar, mirasbırakanın vasiyetnameleri hür iradesiyle düzenlediğini, akli melekelerinin yerinde olduğunu, mirasbırakanın, daha önce davacı oğlu …’a bir taşınmaz devrettiğini ve bu taşınmazı geri alabilmek için açtığı davanın seyri sırasında ölümü üzerine mirasçıları olarak davadan feragat ettiklerini, zira mirasbırakanın geriye kalan mallarının davacılardan …’e verilmesi konusunda anlaştıklarını, davacı …’ın mirasbırakandan her türlü desteği gördüğünü, mirasbırakanın düğün yapmadığı ve ziynet almadığı davalı eşine … ada … parsel sayılı taşınmazda bulunan zemin üstü katı vasiyetname ile bıraktığını, küçük oğlu davalı …’ın da mağdur olmaması için lehine vasiyetname düzenlediğini, vasiyetname haricinde başkaca taşınmazlar bulunduğunu, saklı payların ihlal edilmediğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, mirasbırakanın, 12.06.2009 tarihli vasiyetname tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun … Kurumu raporuyla anlaşıldığı, vasiyetnamelerin aldatma, yanılma ve baskı sonucu düzenlendiği iddiasının ise kanıtlanamadığı gerekçesiyle vasiyetnamenin iptali isteğinin reddine, davacıların saklı paylarının ihlal edildiği gerekçesiyle tenkis isteğinin kabulü ile her bir davacı için 32.277,93 TL olmak üzere toplam 64.555,86 TL tenkis bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1947 doğumlu mirasbırakan …’un 04.12.2009 tarihinde ölümü üzerine davalı eşi …, bu eşten olma 2003 doğumlu davalı oğlu … ile ilk eşi …’dan olma davacı çocukları … ve …’in mirasçı kaldıkları, mirasbırakanın 05.06.2002 tarihli düzenleme şeklinde vasiyetname ile … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan iki katlı binadaki zemin üzeri birinci katı davalı eşi …’e bıraktığı, bu vasiyetnamenin … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/912 esas sayılı dosyası ile 23.09.2010 tarihinde açılmasına karar verildiği, mirasbırakanın 12.06.2009 tarihli düzenleme şeklindeki ikinci vasiyetnamesi ile … ada … parselde kayıtlı iki katlı ev, ahır ve arsası, … ada …, … ada …, … ada … parsel sayılı tarlaları ve ilk vasiyetnameye de konu edilen … ada … parsel sayılı ve üzerinde üç katlı bina bulunan taşınmazı, … plaka sayılı aracı davalı oğlu …’a bıraktığı, bu vasiyetnamenin de … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/929 ess sayılı dosyası ile 27.05.2010 tarihinde açılmasına karar verildiği, … Kurumu 4. İhtisas Kurulu’nun raporuna göre mirasbırakanın 12.06.2009 vasiyetname tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun belirlendiği, vasiyetname konusu edilen … ada … parsel, … ada …, … ada …, … ada …, … ada …. parsel sayılı taşınmazların tamamının kadastro yolu ile mirasbırakan adına kayıtlı olduğu, bir başka ifadeyle mirasbırakanın müstakilen maliki olduğu taşınmazları vasiyetnameye konu ettiği, vasiyetname haricindeki … ada …, … ada …, … ada …, … ada …, … ada …, … ada …, … ada …, … ada … parsel sayılı taşınmazlarda ise mirasbırakanın yalnızca paydaş olduğu, davalı …’e ilk vasiyetname ile … ada … parsel sayılı taşınmazdaki zemin üzeri birinci kat bırakılmış olmakla birlikte 12.06.2009 tarihli ikinci vasiyetname ile bu taşınmazın tamamen davalı …’a bırakıldığı ve bu vasiyetname ile yapılan tasarruf bakmından tenkis incelemesi yapıldığı, bilirkişiden rapor alınıp davacıların saklı paylarının ihlal edildiği saptanarak her iki davacı için hesaplanan toplam 64.555.86 Tl tenkis bedelinin davalılardan tahsiline karar verildiği, hükmün davalı tarafça tenkis yönünden temyiz edildiği anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki; vasiyetnameye konu edilmeyen taşınmazlarda mirasbırakan yalnızca paydaş olduğu halde bu taşınmazların tamamı mirasbırakan adına kayıtlıymış gibi değerlendirilerek temlik dışı terekenin hesaplanması doğru değil ise de temyiz edenin sıfatına göre bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.

Bilindiği üzere, TMK 565/1. maddesine göre ölüme bağlı tasarruflar mutlak olarak tenkise tabi olup, davacıların vasiyetname ile saklı paylarının ihlal edildiği saptanmak suretiyle tenkis bedeline hükmedilmesinde bir isabetsizlik yokkur. Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazlarının reddine.
Ne var ki; eldeki davanın, davalı …’e’e hem asaleten hem de küçük …’a velayeten açılması, tenkise tabi 12.06.2009 tarihli vasiyetnamenin ise yalnızca davalı … lehine düzenlenmiş olması karşısında tenkis bedelinin yalnızca davalı …’dan tahsiline karar verilmesi gerekirken anılan vasiyetnamede lehine tasarrufta bulunulmayan davalı …’in de tenkis bedelinden şahsen sorumluluğuna karar verilmesi doğru değildir.

Davalıların değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2014/6060 Esas , 2014/14006 Karar sayılı kararı

Davacı vekili dilekçesinde; tarafların müşterek murisi tarafından, 01.01.1999 tarihinde kanser hastalığını öğrendiğinde el yazısı ile vasiyetname düzenlendiğini, tarafların taşınmaz mallar dışında kalan para ve eşyalar hakkında bu vasiyetnameyi uyguladığını, davalının davacılara vasiyet edilen taşınmazlarla ilgili olarak taksim sözleşmesi yapılmasına ikna edilemediğini ve ortaklığın giderilmesi davası olarak, satışını istediğini belirterek, vasiyetnamenin tenfizi ile davacılara vasiyet edilen taşınmazların adlarına tescilini talep etmiştir.

Davalı cevabında, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; davanın vasiyetnamenin tenfizine ilişkin olduğu ve ön şart olarak usulüne uygun ve şekil şartlarına uygun düzenlenmiş bir vasiyetnamenin bulunmasının zorunlu olduğu, ibraz edilen ve vasiyetname olduğu bildirilen belge örneği ile 11.Sulh Hukuk Mahkemesince açılıp okunan belgenin incelenmesinde; T MK 538.maddesinde düzenlenen el yazılı vasiyetnamenin şekil şartlarını içermediği, sadece “sene 1999 1. ay” yazıldığı, ayrıca altında imza bulunmadığı, vasiyetname olarak düzenlendiğini gösterir ibarenin bulunmadığı, bu nedenle geçerli bir vasiyetname olarak kabul edilemeyeceği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı vekili temyiz etmektedir.

Davada, vasiyetnamenin tenfizi istenilmektedir.

Vasiyetname, kanunun gösterdiği şekil şartlarına aykırı düzenlense bile, iptal edilmedikçe hüküm ifade eder. Dava konusu vasiyetname, iş bu davada mahkemece verilen Sulh Hukuk Mahkemesinde açılıp karara bağlanan davada açılıp okunmuştur. Bu dava mahkemece kesinleştirilmemiş olmakla birlikte, vasiyetname duruşma gününü bildirir, tebligatla birlikte davalıya tebliğ edilmiş olup, (28.02.2012 tarihinde) mahkemece 24.01.2013 tarihinde davalıya okunmamış, “iptal davası açmaya gerek görmediği, geçerli olduğunu da düşünmediğini” beyan etmiş, iptal davası da açılmamıştır.

Bu durumda, vasiyetnamenin Sulh Hukuk Mahkemesinde açılıp okunduğu ve itiraza uğramadığı, süresi içinde iptal davası açılıp açılmadığı anlaşılmakla (TMK 539.md.uyarınca iptal talepleri hükümsüzlük def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.) vasiyetnamenin iptal edilinceye kadar geçerli beyanlardan olduğu mirasbırakanın düzenlediği vasiyetname, dava açılıp iptal edilmedikçe hakim tenfiz davasından kendiliğinden vasiyetnameyi geçersiz sayamayacağı, iptal sebeplerinin tenfiz davasında tartışılamayacağı gözönüne alınmak suretiyle, tenfiz talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.